İnsanlık Tarihini Değiştiren 10 Kraliyet Cinayeti Tüylerinizi diken diken edeceğinden eminiz

Tarihte uzun süredir böyle bir şey olmamasına rağmen kraliyet aileleri var olduğu sürece kraliyet cinayetleri hep var olmuş ve büyük tartışmalara neden olmuştur.

Şimdi bahsedeceğimiz kraliyet cinayetleri, o dönemde sadece büyük siyasi kaosa yol açmamış, zaman zaman büyük savaşlara da yol açmıştır:

O zamanlar çok fazla kral veya kraliçe statüsüne sahip olmamalarına rağmen, MÖ 1. yüzyılda Roma’da kral olarak adlandırılmaya en yakın kişi Julius Caesar’dı. Sezar, MÖ 44’te kendisini diktatör ilan etti. Bununla birlikte, mutlak iktidar için yaptığı haçlı seferleri, birçok Romalı politikacı ve elit için pek iyi gitmedi. MÖ 15 Mart 44’te ‘Mart Fikirleri’ liderliğindeki bir grup senatör, kısaca Gaius Cassius Longinus, Decimus Junius Brutus Albinus ve Marcus Junius Brutus, Sezar’ı Senato’da 23 kez bıçaklayarak yaşamına son verdi. Sezar’ın öldürülmesi, Sezar’ın evlatlık oğlu Augustus olarak bilinen Octavianus’un Roma’nın ilk imparatoru olmasına yol açan bir dizi iç savaşı ateşledi.

II. Blanche, 1424’te günümüz Fransa ve İspanya’sının ortasında küçük bir krallık olan Navarre’de doğdu. Tahtın ilk varisi oldu ve 1461-1464 ortalarında babası ve kız kardeşinin isteklerine karşı Navarre Kraliçesi unvanını aldı. II. Blanche’ın aşk ilişkisi boşanmayla sonuçlanınca babası ve kız kardeşi tarafından ciddi bir şekilde hapse atıldı. Hani 1464 yılında II. Blanche, hapsedildiği yerde ölü bulundu. Onun ölümü, kız kardeşi Eleanor’un yeni kraliçe olarak katılmasına ve babasının krallık üzerinde çok daha fazla güce sahip olmasına yol açtı. Bugün, ailesinin onu kasten zehirlemesi nedeniyle öldüğüne inanılıyor.

IV. Edward ve Elizabeth Woodville’in oğulları, 1455-1485’in ortalarında, ‘Güllerin Savaşı’ olarak adlandırılan iç savaş döneminde büyük bir kaosun içinde dünyaya geldiler. Üstelik babaları IV. Edward vefat ettiğinde, bu kez siyasi bir belirsizliğin içine daldılar. IV. Edward’ın 1483’te ölümü üzerine, kardeşi Gloucester Dükü, 12 yaşındaki prenslerin koruyucusu olarak hükümeti devraldı. Gloucester Dükü hükümeti devraldığı yıl, koruma vaadiyle yeğenlerini Londra Kulesi’ne yerleştirdi. Çok iyi niyetli görünen bu saldırıdan sonra şehzadeleri bir daha gören olmadı. Tesadüfen, 1674’te bir grup emekçi, Londra Kulesi’ndeki merdivenlerin altındaki tahta bir sandıkta prens yaşındaki iki oğlunun cesetlerini buldu.

Tabinshwehti’nin ölümü tarihteki en büyük dönüm noktalarından biri olarak tanımlandı. 16. yüzyılda Burma’nın hükümdarı olan Tabinshwehti, Toungoo İmparatorluğu’nun kurulmasında ve genişletilmesinde değerli başarılar elde etti. Ancak şaraba olan düşkünlüğünün her zaman ön planda olması, onu pek sevmeyenlerin onu zayıf ve çekici görmelerine neden olmuştur. 30 Nisan 1550 sabahı, iki kılıç ustası planlı bir şekilde kraliyet çadırına girerek Tabinshwehti’yi idam etti ve canına kıydı. Ölümünden sonra 15 yıllık emeğin ardından kurduğu imparatorluk paramparça oldu ve her bölgenin valisinin bağımsızlığını ilan etmesiyle büyük savaşlar çıktı.

Kral VII. Henry’nin torunu İskoç Mary I, İngiliz tahtına çıkmak için büyük hırsları olan güçlü bir hanımdı. İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth, Mary I’i sarayında ilk kez karşılasa da, Mary I, kraliçeyi devirmek için planlanan çeşitli Katolik ve İspanyol komplolarına karıştı. Ve işler değişti. Kısa bir süre içinde Elizabeth, I. Mary’yi ev hapsine mahkûm etmeye karar verdim. Mary, tam olarak 19 yıl ev hapsinde kaldım. 1586’da saraya Elizabeth’i öldürmek için büyük bir komplo kurulduğu haberi geldi. Mary I, 19 yıldır yatılı bir hücrede kalmasına rağmen mahkemeye çıkarılmasına karar verildi. Mahkeme sonucunda idam cezasına çarptırılarak idam cezasına çarptırıldı.

Avrupa’daki en ünlü ve en değerli siyasi cinayetlerden biri, İngiliz İç Savaşları sırasında Kral I. Charles’ın idam cezasıydı. Charles, hükümdarlığı boyunca her zaman yozlaşmış kral olarak anıldı ve sık sık parlamentoyla tartıştı. Bir noktada İngiltere, monarşi ve parlamento yanlısı olarak ayrıldı ve bu da açık isyana dönüştü. Soyluların askeri üstünlüğe sahip olduğu sistemi yıkmak isteyen parlamenterler, başkanları Cromwell’in iç savaş sırasında bir dizi zafer kazanmasının ardından bir hükümdarı öldürmeyi meşrulaştırmanın yollarını aramaya başladılar. 1648’de parlamento, Charles’ın iç savaşlardaki başarısızlığı ve yanlış taktikleri nedeniyle vatana ihanetten yargılanması gerektiğine karar verdi. Özellikle Cromwell’in artan baskısıyla 27 Ocak 1649’da tarihe geçecek bir olay yaşandı ve I. Charles idam edildi.

Dengesiz bir yapıya sahip olan ve krallık unvanını nasıl yöneteceği konusunda güçlükler yaşayan XVI. Louis, hükümdarlığı sırasında ülkeyi daha fazla borca ​​soktu ve Fransız Devrimi’ni körüklemek için uluslararası borç aldı. 1780’lere gelindiğinde, ülke zaten iflasın eşiğindeydi ve hükümdarın gerçek olmayan radikal mali reformları desteklemesine neden oldu. Ülkedeki tüm kaosa ve ekonomik sorunlara rağmen Kral Louis ve eşi Kraliçe Marie Antoniette, müsrif ve hiçbir şeyden etkilenmemiş gibi görünen müreffeh bir yaşam sürmeye devam ettiler. Bu, Fransa halkının sorunlara herhangi bir çözüm bulmaya çalışmadan bencil bir hayat yaşadıklarını düşünmelerine neden oldu ve Ağustos 1792’de monarşinin devrilmesinden hemen bir yıl sonra kral ve kraliçe vatana ihanetten giyotinle idam edildi.

Başlangıçta Elisabeth olarak bilinen, daha çok Avusturya İmparatoriçesi Sisi olarak bilinen, hoşluğu ve gözden uzak durma arzusuyla ünlüydü. Gösteriş yapmayı sevmeyen Sisi, İsviçre’nin Cenevre kentinde kaldığı süre boyunca takma adla seyahat etmeyi tercih etti. Bir gün kaldığı otellerden birinde gerçek kimliğini ortaya çıkardıktan sonra ziyaretinin haberi hızla yayıldı. 10 Eylül 1898 sabahı gözetimsiz yürüyüşe çıktı ve o gün 25 yaşındaki İtalyan anarşist Luigi Lucheni tarafından 4 inçlik bir iğne törpüsüyle bıçaklandı. Sisi’nin korsesi bir süre kanamayı yavaşlatmayı başardı ama sonuç değişmedi ve Avusturya’nın sevgili ve iyiliksever imparatoriçesi Sisi hayatını kaybetti. Ölümünden sonra Viyana’yı büyük bir şok ve yas sardı ve ülkeyi büyük bir huzursuzluk kapladı.

Muhtemelen tüm zamanların en etkili kraliyet suikastı, Avusturya Arşidükü ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun varisi Franz Ferdinand’ın öldürülmesiydi. 1914’te imparatorluk zaten iç içe geçmiş çeşitli etnik ve ulusal kümelerden oluşuyordu. Komşu Sırbistan’ın muhalefetine rağmen Bosna, imparatorluğun kararıyla 1908’de ilhak edildi. Franz Ferdinand 28 Haziran 1914’te Bosna’yı ziyaret ettiğinde gerilim hala yüksekti. Ferdinand ve eşi Sophie ziyaretleri sırasında ortalıkta dolaşırken, 19 yaşındaki Slav milliyetçisi Gavrilo Princip çifti vurarak öldürdü. Çiftin öldürülmesi, Birinci Dünya Savaşı’nı tetikledi ve Avusturya-Macaristan, Almanya, Rusya, Fransa ve İngiltere’yi askere alarak Sırbistan’a savaş ilan etti.

Birinci Dünya Savaşı sırasındaki askeri başarısızlıkların yanı sıra yaygın enflasyon ve gıda kıtlığı, 1917-1923 Rus Devrimi’ni kışkırtan faktörler arasındaydı. Çar II. Nikolai’nin beş çocuklu yedi kişilik ailesi iktidardan uzaklaştırıldı ve Rusya’daki Yekaterinburg’a sürgüne gönderildi. Ancak sürgün bazıları için yeterli değildi ve Beyaz Ordu’nun monarşiyi yeniden kurmaya çalışacağından korkan Bolşevikler, Romanov ailesini öldürmeye karar verdi. 17 Temmuz 1918’de Romanov ailesi evlerinin bodrum katına götürülerek kurşuna dizildi. Romanov hanedanının büyük bir bölümünün ölümüne neden olan bu cinayet, 20. yüzyılın en kanlı siyasi eylemlerinden biri olarak biliniyor. Aynı zamanda emperyalist Rusya’nın sonunu ve Sovyet rejiminin başlangıcını simgeliyor.